Uluslararası denizcilik sektörü, ömrünü tamamlayan gemilerin geri dönüşümünde hangi sözleşmenin esas alınacağı konusunda ciddi bir hukuki belirsizlik yaşıyor. Hong Kong Sözleşmesi (HKC) ve Basel Sözleşmesi, aynı hedefe ulaşmayı amaçlasa da, farklı bakış açıları ve uygulama mekanizmaları sektörde kafa karışıklığı yaratıyor.
Basel Sözleşmesi, tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınmasını kontrol ederek ihracatçı, ithalatçı ve transit devletlerin onayını zorunlu kılıyor. Bu sistem, çevre ve insan sağlığını korumayı amaçlarken, HKC tersanelerdeki geri dönüşüm süreçlerini bayrak devleti sertifikasyonu üzerinden yönetiyor. HKC, geminin Uluslararası Geri Dönüşüme Hazır Sertifikası (IRRC) almasını esas alıyor, ancak sınır ötesi izinleri ve transit kontrolleri içermiyor.

BIMCO tarafından kurulan Gemi Geri Dönüşüm İttifakı, her iki sözleşmenin aynı anda uygulanmasının pratikte sorunlar yarattığını vurguluyor. İttifak, HKC’nin Basel ile uyumlu hale getirilmesinin çevresel riskleri azaltacağını ve uluslararası koordinasyonu güçlendireceğini belirtiyor. BIMCO danışmanı Dr. Nikos Mikelis, “HKC bayrak devleti onayı ile çevre korumasını sağlayabilir ancak ihracatçı ve ithalatçı devletlerin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz” diye açıklıyor.
Basel Sözleşmesi’nin 11. Maddesi, tarafların eşdeğer çevresel koruma sağlayan alternatif düzenlemeleri kabul etmesine izin veriyor. Ancak Dr. Ishtiaque Ahmed’e göre, HKC’nin IRRC sertifikasyonu Basel’in ön bilgilendirilmiş onay sisteminin sağladığı denetim ve hesap verebilirliği tam olarak karşılamıyor. IRRC, güçlü bir araç olmasına rağmen, yalnızca bayrak devleti belgesi işlevi görüyor ve geri dönüşüm sürecinin tüm aşamalarındaki kontrolü garanti edemiyor.
Dünya genelindeki gemi geri dönüşüm faaliyetlerinin büyük kısmı Bangladeş, Hindistan ve Pakistan’daki tersanelerde yürütülüyor. Basel Yasak Değişikliği nedeniyle OECD üyesi olmayan bu ülkelerin statüsü karmaşık hâle gelirken, HKC uyumlu olsalar bile, Basel tarafından sağlanan uluslararası denetim ve izin sistemi tam olarak uygulanamıyor. Bu durum hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirliği tehdit ediyor.

Uzmanlar, HKC ve Basel’in çatışmak yerine birbirini tamamlaması gerektiğini vurguluyor. Basel, sınır ötesi gözetim ve hesap verebilirliği sağlarken HKC, tersanelerdeki güvenli ve çevreye duyarlı söküm süreçlerini yönetiyor. Gerçek çözüm, iki sözleşmenin ortak bir çerçevede entegrasyonu ve yüksek riskli gemiler için ayrı denetim mekanizmalarının oluşturulmasında yatıyor.
Uluslararası toplum, gemi geri dönüşümünü güvenli ve çevre dostu hâle getirmek istiyorsa, HKC ile Basel Sözleşmesi arasındaki yetki karmaşasını gidermek zorunda. Aksi takdirde denizlerdeki tehlikeli mirasın bertarafı hem çevresel hem de hukuki açıdan daha riskli bir sürece dönüşecek.