Son haftalarda Akdeniz’de bir kruvaziyer gemisinde yaşanan “mürettebatın denize düşmesi” olayı, denizcilik sektörünün uzun süredir konuşmadığı bir riski yeniden gündeme getirdi.
Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ve Uluslararası Taşımacılık Federasyonu (ITF) verilerine göre, her yıl ortalama 80’den fazla gemi çalışanı “Man Overboard” (denize düşme) vakasında hayatını kaybediyor veya kayboluyor.
Bu olayların büyük kısmı kötü hava koşulları, güvenlik ekipmanlarının yetersizliği, gece vardiyalarında yalnız çalışma, yorgunluk ve dikkatsizlik gibi nedenlerle meydana geliyor. Birçok olay açık denizde gerçekleştiği için resmi kayıtlara geçmiyor ve bu durum istatistiklerde görünmeyen bir güvenlik açığı yaratıyor.
Uzmanlara göre denize düşen bir personelin yaşama şansı, olaydan sonraki ilk 15 dakika içinde gerçekleştirilen kurtarma müdahalesine bağlı. Ancak bu süre; geminin hızı, görüş mesafesi, su sıcaklığı ve akıntı gibi faktörlere göre hızla azalabiliyor.
Birçok gemide hâlâ “Man Overboard Alarm System” (MOBAS) teknolojisi bulunmadığından, personelin denize düştüğü ancak vardiya değişimi sırasında fark edilebiliyor. Bu gecikme, özellikle kruvaziyer ve tanker gemilerinde ölümcül sonuçlara yol açıyor. Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı (EMSA), 2024 raporunda MOB olaylarında kurtarma oranının yalnızca yüzde 27 civarında olduğunu belirtiyor.
Uzun vardiyalar, düşük mürettebat sayısı ve pandemi sonrası artan iş yükü, personelin zihinsel ve fiziksel yorgunluğunu artırıyor. Birçok denizci, yalnızlık ve iletişim eksikliğinin güvenlik reflekslerini zayıflattığını ifade ediyor.
Gemi kaptanları açısından ise en büyük eksik hâlâ eğitim. MOB tatbikatları birçok gemide yılda yalnızca bir kez yapılıyor. Bazı gemilerde tatbikat kayıtlarının gerçekte uygulanmadan imzalandığı tespit ediliyor. Ayrıca sensörlü can yelekleri ve dijital konum izleme sistemleri maliyet nedeniyle tercih edilmiyor.
Uzmanlar, kayıpların azaltılması için üç temel öneri sunuyor:
Teknoloji tek başına yeterli değil; insan faktörünün güçlendirilmesi gerekiyor.
Türkiye’nin liman trafiği 2025’te son yedi yılın zirvesine çıktı. Ancak artan gemi hareketliliği, personel güvenliği riskini de aynı oranda büyütüyor. Kocaeli, Mersin, Aliağa ve Tuzla gibi bölgelerde denizcilik sivil toplum kuruluşları, bu konuda “Denizci Güvenliği” temalı farkındalık kampanyaları başlatabilir. Denizcilik eğitimi veren üniversitelerin de bu konuyu uygulamalı müfredatına dahil etmesi büyük önem taşıyor.
Denize düşen bir gemi personeli, sadece bir mürettebat üyesi değil; aynı zamanda bir aile, bir meslektaş ve bir kültürün temsilcisidir. Her olay, denizcilik camiasına daha güvenli gemiler, daha dikkatli vardiyalar ve daha güçlü dayanışma için bir uyarıdır.