Denizcilik sektöründe gemi güvertesinden global marka yolculuğuna uzanan ilham verici bir hikâye… YAF GROUP’un kurucusu Yusuf Kanıcı, genç yaşta başladığı denizcilik kariyerini girişimcilik cesaretiyle birleştirerek bugün Çin’den Kore’ye, Almanya’dan Dubai’ye uzanan geniş bir hizmet ağına imza attı. Hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada güven duyulan bir marka yaratan Kanıcı, bu yolculuğun dönüm noktalarını ve sektöre dair vizyonunu Deniz Gündem okurlarıyla paylaştı.
Öncelikle sizi tanıyabilirmiyiz?
YAF GROUP firmalarının kurucusuyum. 1979 Çorum doğumluyum. 2000’li yıllarda
gemilerde çalışmaya başlayarak denizcilik hayatına ve sektöre adım attım. 2005 yılına kadar gemilerde görev yaptıktan sonra, aynı yıl denizcilik sektöründe karada, tamir firmalarında çalışmaya başladım. 2006 yılının başlarında, Çin’de inşa edilen 12 adet 6000 DWT kuru yük gemisinin gözetmen
ekibine katılarak yeni inşa alanında da tecrübe kazandım. Sektörün birçok alanında kazandığım deneyimler, beni zamanla karar verici ve yön verici bir noktaya taşıdı. 2008 yılında Çin’de, ardından 2013’te Türkiye’de YAF Diesel’i kurarak bu birikimi uluslararası bir yapıya dönüştürdüm. Bugün YAF GROUP olarak Çin, Kore, Almanya, Dubai ve Türkiye’de faaliyet gösteriyor; yeni inşa brokerliğinden tamir bakım hizmetlerine, her türlü ekipman ve yedek parça tedarikinden finans çözümlerine kadar geniş bir yelpazede hizmet sunuyoruz. Hem ülkemizde hem de bulunduğumuz diğer ülkelerde güven duyulan global bir Türk markası olarak sektöre katkı sağlamaya devam ediyoruz.
Bugün YAF Group çatısı altında yer alan global yapılanma (Türkiye, Çin, Kore vb.) nasıl bir stratejiyle kuruldu? Bu süreçte şirketin büyüme hikayesini ve temel kırılma noktalarını bizimle paylaşır mısınız?
Ticarete başlama nedenim aslında oldukça ilginç ve ders niteliğinde. Ticaret hayatıma başlamama 2008 yılında yaşanan global ekonomik kriz sebep oldu. O dönemde Çin’de yeni inşa gözetmen ekibinde görev yapıyordum. Ancak krizle birlikte her şey adeta bir gecede altüst oldu. Projede kalan gemiler iptal edildi ve patronumuz bizi Türkiye’ye çağırdı. Bana ofiste pozisyon olmadığını, yalnızca tekrar gemiye çıkabileceğimi iletti. Ancak ben tekrar gemiye çıkmak istemediğim için Çin’de kaldım ve ilk firmam olan Taizhou Marine’i kurdum.
Bu dönemde Taizhou Bölgesi’nde Türklere ve yabancılara inşa edilen gemilere tedarik, tamir ve bakım hizmetleri vermeye başladım. Gemi inşa sektörünü iyi tanımam, makine ve elektrik bilgim ile birlikte Çince konuşabilmem bu süreçte bana büyük avantaj sağladı. Ardından sık sık Türkiye’ye müşteri ziyaretleri için gidip gelmeye başladım. 2013 yılında, Türkiye’de de bir ofis açmanın gerekliliğine karar verdim ve Çin’den sonra ilk yurtiçi ofisimizi İstanbul’da kurduk. Zamanla Türkiye’de acil durumlar için yedek parça ve ekipman stoğu bulundurmanın önemini gördüm. Çünkü kimi zaman ekipmandan çok, ulaştırma maliyetleri müşterilerimizi zorluyordu. Bugün hâlen Türkiye’nin en büyük yedek parça stoklarından birine sahip firmasıyız. Kendimize ait antrepolarımız ve depolarımız ile müşterilerimizin acil ihtiyaçlarını en ekonomik ve hızlı şekilde karşılamaya devam ediyoruz.
25 yılı aşan sektör deneyiminizle, gemi yedek parça tedariğinde Türkiye’nin ve bölgenin konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, denizcilik sektörü açısından gerçekten stratejik bir konumda yer alıyor. Boğazlarımız ve üç tarafımızın denizlerle çevrili olması büyük bir avantaj. Ancak bu avantajlara rağmen sektörün hak ettiği payı aldığını düşünmüyorum. Bunun en büyük nedenlerinden biri tedarik süreçlerinde karşılaşılan gümrükleme maliyetleri ve zorlukları. Müşterilerimizin neredeyse tamamı yabancı bayraklı gemi sahipleri. Ancak bir iki gün önceden gümrük işlemlerini tamamlayıp ekipman ya da yedek parçayı teslim etmemiz çoğu zaman mümkün olmuyor. Yüksek ardiye maliyetleri, gümrük ücretleri ve geminin bekleme masrafları toplam maliyeti artırıyor. Armatörün başka bir alternatifi varsa — ki çoğu zaman oluyor — başka ülkeleri tercih ediyor. Çünkü Avrupa’da birçok ülkede bu işlemler çok daha hızlı ve uygun. Bazı ülkelerde “Ship Spare Parts Transit” ibaresiyle neredeyse hiçbir işlem yapılmadan gemiye ekipman gönderilebiliyor. Ülkemizin bu alanda gelişmesi için bu süreçlerin kolaylaştırılması şart. Buradan sizlerin aracılığıyla devlet yetkililerimize de bu yöndeki talebimizi iletmiş olalım.
Çin ve Kore gibi stratejik bölgelerdeki depolarınızın uluslararası pazarlardaki rekabet gücünüze etkisi nedir?
Aslında Türkiye dışındaki depolarımız esas olarak transit depo görevi görüyor Kore’den ya da Çin’den üçüncü ülkelere göndereceğimiz ekipman ve parçaları bu depolarda topluyor, birleştiriyor ve topluca sevk ediyoruz. Bu da ulaşım ve gümrükleme maliyetlerinde bizi oldukça rekabetçi hale getiriyor. Ancak bu maliyetler ikmal bittikten sonra belli olduğu için bizimle çalışmayan birçok müşteri bu avantajlarımızın farkında olmuyor. Bunun dışında, yurtdışındaki ofislerimizin en büyük avantajı fiziksel olarak sahada olmamız. Tedarik ettiğimiz her ürünün üretim süreçlerine vakıfız. Gitmediğimiz, görmediğimiz, referanslarını teyit etmediğimiz, kullanıcılarıyla konuşmadığımız hiçbir fabrikanın ne yedek parçasını ne de ekipmanını tedarik ediyoruz. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz yıllarda BWTS (Ballast Water Treatment System) sistemlerinin gemilere takılması zorunlu hale geldi. Biz Türkiye’ye dünyanın tek filtresiz sistemi olan BSKY markasıyla giriş yaptık. Başta Çin yapımı olması ve filtresiz yapısı nedeniyle sektör paydaşları bu sisteme temkinli yaklaştı. Ancak ilk kullanıcıların olumlu geri bildirimleriyle birlikte 500’ün üzerinde BWTS ikmali gerçekleştirdik. Bugün hâlâ en sorunsuz geri bildirimleri aldığımız sistem BSKY markasına ait. Bu başarı da bizim titizliğimizin bir sonucudur. BWTS örneğinde olduğu gibi, tüm sistem ve yedek parça seçimlerimizi aynı titizlikle yapıyoruz. Sattığımız her ekipmanın ne olduğunu, nerede ve nasıl kullanılacağını, nasıl üretildiğini çok iyi biliyoruz ve sattığımız her ürünün sonuna kadar arkasında duruyoruz.
Tuzla’daki size ait olan C tipi özel antrepo ve bağımsız depo altyapınız size operasyonel olarak nasıl avantajlar sağlıyor?
İstanbul’daki merkez ofisimize bağlı olarak Tuzla’da yer alan C tipi antrepomuz ve lokal depolarımız, her şeyden önce müşterilerimize fiyat avantajı sağlıyor. Rakiplerimiz genellikle bir gemilik ihtiyaca yönelik alım yaparken, biz 100 gemilik toplu alımlar gerçekleştirerek çok daha düşük maliyetlerle ürün tedarik ediyor, böylece Türkiye stoklarımızdan daha uygun fiyatlarla teklifler sunabiliyoruz. Antrepomuz sayesinde, havaalanlarında ya da limanlarda yüksek ardiye ücretleri ödemeden ürünleri doğrudan antrepomuza alıyor ve gemi gelene kadar ya da gümrük işlemleri tamamlanana kadar ücretsiz olarak burada muhafaza edebiliyoruz. Ayrıca Tuzla’da bulunan, 50’nin üzerinde yetkin ve deneyimli uzmandan oluşan teknik atölyemiz sayesinde müşterilerimizin montaj sırasında ya da sonrasında yaşadıkları sorunlara çözüm sunabiliyor, ikmalini yaptığımız parçalarla talepleri doğrultusunda makine ve jeneratör bakımlarını gerçekleştirerek tüm süreci tek elden, garantili bir şekilde tamamlıyoruz.
YAF GROUP bünyesinde ekipman ve yedek parça tedariği dışında başka hangi konularda danışmanlık ve hizmetler sunuyorsunuz?
Yedek parça ve ekipman tedariğinin yanı sıra elektrikli sistem tamir ve servis hizmetleri de veriyoruz. Remote control, CPP, alarm monitoring sistemleri ve diğer elektrik arızalarında hem tamir hizmeti sağlıyor hem de birçok sistemi Türkiye’de stoklarımızda bulunduruyoruz. Örneğin, alarm monitoring sistemi, makine kontrol sistemleri, CPP sistem parçaları, yangın alarm sistemi ve cargo hold detection gibi birçok sistemin, tüm klaslardan sertifikalı versiyonlarını müşterilerimize sunuyoruz. Ayrıca, bugüne kadar 6000 gemiye alarm monitoring panoları üretmiş olan Çin’in en büyük firmalarından SIBO’nun Türkiye temsilcisiyiz. Bunun yanı sıra Japon üretici JRCS ve Norveçli kontrol panel üreticisi Automaskin’in de Türkiye temsilciliklerini yürütüyoruz. Çin’de Milestone International Shipbuilding adı altında faaliyet gösteren yeni inşa brokerliği ve gözetmenlik firmamız da mevcut. Hâlihazırda iki ayrı projemiz sürüyor, üçüncü projemiz için de bu ay iyi niyet mektuplarını imzalayıp kamuoyuna duyurmayı planlıyoruz.
Milestone olarak bu işi klasik brokerlikten farklı şekilde yapıyoruz. Bizim sürecimiz armatörle birlikte tasarımı ve fiyatı belirleyerek başlıyor. Ardından uygun tersane tespiti, hukuki süreçlerin Çinli avukatlarla yönetilmesi, inşa süresince denetimlerin klas kuruluşu ve deneyimli süpervizörlerce yapılması, sonrasında da tersanenin vermesi gereken bir yıllık garanti sürecinin bizim tarafımızdan teminat altına alınması ile devam ediyor. Yani gemi teslim edildikten sonra bile hizmetimiz bir yıl daha sürüyor. Bu süreçte bize en büyük desteği, Çin’de 35 yıl aynı devlet tersanesinde çalışmış ve genel müdürlük görevinden emekli olmuş ortağımız Yana Hanım veriyor. Sektörel bilgi birikimi, disiplinli çalışma anlayışı ve güvenilirliği sayesinde tüm hizmetleri en ekonomik koşullarda sunabiliyoruz. Aynı disiplin ve anlayışla, Çin’de tamir için tersaneye giden gemilere de makine, elektrik, mekanik ve hidrolik alanlarında servis hizmeti sunarken tersane seçimi konusunda da danışmanlık yapıyoruz. Son olarak, gemi işletmeciliği alanında da faaliyet gösteriyoruz. Şu anda Orca ve Milestone firmaları altında 4 kuru yük gemisinin işletmesini yürütüyoruz. Gemi işletiyor olmamız, diğer işlerimizde müşterilerimizi daha iyi anlayabilmemiz açısından bize büyük katkı sağlıyor. Masanın her iki tarafında da yer almamız, müşterilerimiz için önemli bir avantaj oluşturuyor.
Türk gemi işletmecileri ve tersaneler YAF Diesel hizmetlerinden ne ölçüde yararlanıyor?
Türkiye, Çin ve Kore uğraklı pek çok armatörle aktif şekilde çalışıyoruz. Ancak tersanelerle olan iş birliklerimizin henüz istenen seviyede olmadığını düşünüyoruz. Birkaç tersane dışında, makine ekipmanları ve günlük kullanılan malzemeler konusunda tersanelere çok daha rekabetçi teklifler sunabileceğimizi biliyoruz. İçinde bulunduğumuz kriz ortamında, tersaneler için iyi bir tedarikçi ve stratejik iş ortağı olabileceğimizden eminiz.
Denizcilik sektöründe karbonsuzlaşma hedefleriniz nelerdir?
Energy saving alanında gerçekçi ve veriye dayalı ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Özellikle lityum akülerden solid ya da semi-solid akülere geçiş sürecini yakından takip ediyoruz. Klas sertifikalı solid battery üreticisi bir Çin firmasıyla Türkiye distribütörlüğü için anlaşma aşamasındayız. Bu tür aküler, daha az yer kaplamaları, hafif olmaları ve hızlı şarj edilebilmeleri sayesinde sektörde önemli bir dönüşüm sağlayacaktır. Kısa mesafeli deniz araçlarında sıfır emisyonla seyir sağlanabileceğine inanıyoruz.Ayrıca, yeni tasarım pervanelerin gemilerde sağladığı %15’e varan yakıt tasarrufu da önemli bir gelişme. Kendi gemimde bu tasarrufu birebir deneyimleme fırsatım oldu. Kort propeller, hub vortex teknolojileri ve wind assisted propulsion (sail rotor) sistemleri üzerine çalışmalarımız ve bayiliklerimiz mevcut. Karbonsuzlaşma ve maliyet optimizasyonu hedefleyen tüm sektör paydaşlarını, bu teknolojileri gemilerinde ücretsiz analiz ettirmek için bizimle iletişime geçmeye davet ediyoruz.
Dijitalleşme ve otomasyon alanlarında şirketinizin yürüttüğü çalışmalardan bahseder misiniz?
CRM sistemleri aracılığıyla müşterilerimizin tüm taleplerini kayıt altına alıyor, bu verileri analiz ederek süreçleri şeffaflaştırıyoruz. Bu sistemin daha etkin çalışabilmesi adına, müşterilerimizin ekipman ve makine bilgilerini bizimle paylaşmaları kritik öneme sahip. Stok planlamalarımızı da bu bilgilere göre yapıyoruz. Bu alanda müşterilerimizden aldığımız destek, hizmet kalitemizi doğrudan etkiliyor.
Geleceğe dönük vizyonunuzda YAF Group’u nerede konumlandırmak istiyorsunuz?
YAF Group olarak, denizciliğin her alanında aktif rol alan ve bu rolü sürekli geliştiren, yeniliklere açık bir yapı olmayı sürdürüyoruz. Misyonumuz yalnızca ürün sağlamak değil, uçtan uca çözüm sunmak. Çin, Türkiye ve Kore gibi stratejik bölgelerde teknik altyapımızı güçlendiriyor; üreticilerle doğrudan ilişkiler kurarak müşterilerimize maksimum fayda sağlıyoruz. Özellikle Türkiye’de üretim yapmak bizim için yalnızca bir hayal değil, öncelikli hedef. Yerli üretimi artırarak sektörde dışa bağımlılığı azaltmayı ve daha fazla katma değer yaratmayı amaçlıyoruz. Teknik danışmanlık, proje yönetimi ve ekipman entegrasyonu gibi alanlarda da aktif rol alarak, sadece bir parça sağlayıcısı değil, aynı zamanda sektörel dönüşümün bir aktörü olmayı hedefliyoruz.
Son olarak, okuyucularımıza ve sektördeki genç profesyonellere iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Hayallerinizin sınırlarını coğrafyalar değil, cesaretiniz belirler. Disiplin, çalışkanlık ve dürüstlük sizi her zaman bir adım ileri taşır. Benim hikâyem de bu anlayışın bir örneği. Genç profesyonellere tavsiyem; sektöre tutkuyla bağlı olsunlar, zorluklara rağmen hedeflerinden şaşmasınlar. Uluslararası düşünmeyi öğrenip kültürlerarası iletişim becerilerini geliştirmeleri de onları global sahnede güçlü kılacaktır.